Soru Sor
Sorunu sor hemen cevaplansın.
2- Sağlık hizmetleri
3- Eğitim ve öğretim hizmetleri
4- Aş evi hizmetleri
5- Sosyal hizmetler
6- Sanat ve kültür hizmetleri
7- Para yardımı
8- Milli savunma hizmetleri
9-İktisadi hizmetler
10- Ulaştırma hizmeti
11- Spor hizmetleri
2- İhtiyari organları: Danışma kurulu, Onur kurulu
2- Bir topluluk veya bir kimse tarafından bırakılan mülk ve paranın idare edildiği yer.
3- Birçok kişi tarafından kurulan ve toplum yararına çalışmayı ilke edinen kuruluş.
(Foundation, pious foundation) Belirli bir amacın gerçekleştirilmesine tahsis edilmiş mal topluluğuna "vakıf" adı verilir. Vakıflar Medeni Kanunumuzun belirlediği usullere göre kurulurlar. Vakıf, tüzel kişiliğe sahip bir kuruluştur. Vakıf mallarının, vakfın amaçlan doğrultusunda kullanılmasını sağlamakla görevli bir Vakıf Yönetim Kurulu vardır. Bir kişi, gerekli parayı ya da malları koyarak vakıf kurabileceği gibi, birden çok kişi de işbirliği yaparak vakıf kurabilir. Vakıfların amacı kar sağlamak değildir. Genellikle, çeşitli toplumsal alanlarda hizmet vermek, hayır işleri görmek üzere kurulurlar.
Tarih: 2013-05-14 21:00:00 Kategori: Eğitim-Öğretim
Soru Tarat
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Sorunu sor hemen cevaplansın.
Vakıf Nedir
Vakıf Nedir
Bir hizmetin sürüp gidebilmesi için, kişilerin kendi istekleriyle bağışladıkları para ve mülklere “vakıf” denir. Sözlükte “bir şeyi daimî olarak durdurmak” anlamına gelmektedir. Vakıf, bir kişinin, belirli bir hizmetin yerine getirilmesi ya da başkalarının yararlanması için malını ya da parasını ya da mülkünün bağışlayarak oluşturmuş olduğu kuruluştur. Vakfın amacı; Hukuka uygun, belirli, anlaşılabilir olmalı ve süreklilik arz etmelidir Bağışlanan mülklerin, eserlerin geleceğe sağlıklı kalabilmeleri korunmalarına bağlıdır. Geçmişin geleceğe taşınması ve yaşatılması vakıfların görevi arasındadır. İnsanlar arasında sosyal dayanışmanın sağlanması, yardımlaşmak, birbirine destek olmak, acı ve mutlu günleri paylaşmak, sevgi ve saygı tohumlarını atabilmek için fertler arasındaki ilişkilerin iyi olması gerekir.Vakıfların Tarihçesi
Vakfın tarihçesi çok eskilere dayanır. Dinimiz yardımlaşmayı ve ihtiyacı olanlara destek olmayı dini temeli saymıştır. Vakıflar osmanlılar zamanında daha da yaygınlaşmıştır. Cumhuriyetin kuruluşundan sonra da etkinliğini aynı ölçüde sürdürmüştür. 5 haziran 1935’te çıkan bir kanunla “vakıflar genel müdürlüğü” kuruldu. Ülkemizdeki vakıfların hepsinin yönetimi, bu teşkilata verildi. Vakıflar eğitime, öğretime, belediyelere, sağlık işlerine, yoksullara hizmet ederler. Vakıf tarafından yardım alan kişilerin adları, kurum tarafından açıklanmaz. Ülkemizin sosyal, ekonomik, kültürel ve yurt savunmasında vakıfların yardımlar büyüktür. Bu kadar güzel bir hizmetin sürekliliğini sağlamak hepimizin görevidir. Vakıflara yardım ederek gelirlerini çoğaltmak ve çalışmalarını desteklememiz gerekir.Vakıfların Amaçları Nelerdir
Vakıfların kuruluş amaçları toplumsal dayanışma ve yardımlaşmadır. Vakıfların genel amaçları içinde ekonomik ve mali bakımdan güçsüz durumda olmaları onları desteklemek, güçlendirmek ve onların sosyal ve ekonomik durumlarını düzeltmek vardır. Vakıflar bir yandan doğrudan doğruya kamu hizmetleri yaparlarken diğer yandan da bir kısım ihtiyaç sahiplerine direkt olarak ekonomik ve mali yardımlarda bulunmaktadırlar. Ayrıca Vakıfbank sermayesinin büyük bir bölümü vakıflara ait bir banka olarak Türkiye'de ve Dünya'da tek banka olma özelliğini taşımaktadır. Vakıfların toplumsal yaşamımızdaki hizmetlerini şöyle sıralayabiliriz:Vakıfların Hizmetleri Nelerdir
1- Dini hizmetler2- Sağlık hizmetleri
3- Eğitim ve öğretim hizmetleri
4- Aş evi hizmetleri
5- Sosyal hizmetler
6- Sanat ve kültür hizmetleri
7- Para yardımı
8- Milli savunma hizmetleri
9-İktisadi hizmetler
10- Ulaştırma hizmeti
11- Spor hizmetleri
Vakfın Organları Nelerdir
1- Zorunlu organlar: Mütevelli Heyeti, Yönetim kurulu, Denetleme kurulu2- İhtiyari organları: Danışma kurulu, Onur kurulu
Sözlükte Vakıf Nedir
1- Bir hizmetin gelecekte de yapılması için belli şartlarla ve resmi bir yolla ayrılarak bir topluluk veya bir kimse tarafından bırakılan mülk, para.2- Bir topluluk veya bir kimse tarafından bırakılan mülk ve paranın idare edildiği yer.
3- Birçok kişi tarafından kurulan ve toplum yararına çalışmayı ilke edinen kuruluş.
Vakıf ne demek
(Ticari terimler kategorisi)(Foundation, pious foundation) Belirli bir amacın gerçekleştirilmesine tahsis edilmiş mal topluluğuna "vakıf" adı verilir. Vakıflar Medeni Kanunumuzun belirlediği usullere göre kurulurlar. Vakıf, tüzel kişiliğe sahip bir kuruluştur. Vakıf mallarının, vakfın amaçlan doğrultusunda kullanılmasını sağlamakla görevli bir Vakıf Yönetim Kurulu vardır. Bir kişi, gerekli parayı ya da malları koyarak vakıf kurabileceği gibi, birden çok kişi de işbirliği yaparak vakıf kurabilir. Vakıfların amacı kar sağlamak değildir. Genellikle, çeşitli toplumsal alanlarda hizmet vermek, hayır işleri görmek üzere kurulurlar.
Vakıf Haftası Nedir
İnsanlardaki yardım duygusunu geliştirmek, dayanışmanın önemini anlatmak ve insanların gönül zenginliğine ulaşmasına yardımcı olmak amacı ile 1985 yılından beri 3–9 aralık tarihleri arasında “vakıf haftası” kutlanmaktaydı fakat yeni yapılan düzenlemeler sonucunda mayıs ayının ikinci haftası yani 08-14 Mayıs Vakıflar Haftası olarak kutlanmaya başlanmıştır.Bulmacada Vakıf
Vakıf kelimesinin Arapça kökenli eski bir kelime olması ‘vakıfların’ ve ‘vakıflar Haftasının’ anlamını bizlerin tam algılamasını etkilediğini söyleyebiliriz. Ama bu yazıda göreceğimiz gibi bizim yaşattığımız özellikle Selçuklu ve Osmanlı Medeniyetleri birer vakıf medeniyetleridir.
Önce kelime anlamından başlayalım dilerseniz. Vakıf kelimesi Arapça kökenli bir kelimedir. Sözlükte “bir şeyi daimî olarak durdurmak” anlamına gelmektedir. Ancak geniş kapsamlı düşünüldüğünde ‘bir malı özel mülkiyetten çıkarıp, çıkarlarını sonsuza kadar bir hayır işine ayırarak saklamak” anlamına gelmektedir. Bizim uygarlığımızdaki asıl bilinen anlamı da budur. Bugünkü algılayışımız çerçevesinde, vakıflar için ‘toplumda sosyal dayanışmanın sağlanması, bir tür yardımlaşma, bir şekilde muhtaç olan insanlara yardım etme, vb. amacıyla kurulan sosyal kurumlardır’ denilebilir. Ama vakıf etmenin anlamı bu cümlenin de sınırları fazlasıyla aşmaktadır. Bir kere, hiçbir şey beklemeden bir mülkü, serveti, binayı veya araziyi, vb. sadece insanların yararına sarf edilmek üzere bağışlama başlı başına anlaşılması gereken bir durumdur.
Mustafa Armağan’nın güzel ve doğru anlatımıyla; Vakfın maldan veya mülkten yararlanma hakkını kamu yararına, bir başka deyişle ona muhtaç olan Allah’ın kullarına ayırmayı devamlı hale getirmek için de bazı önlemler alınır. Çünkü insanların faydasına ayrılan mal-mülk, sadece o zamandaki insanların yararlanmasıyla sınırlı değildir. Gelecek kuşaklar için de geçerlidir. Böylece vâkıfın karşısına zamana hükmetme gibi bir sorun çıkmaktadır. Bu gelecek zamanın ucunu tutmayı sağlamak için vakfiyeye (vakfedildiğine dair yazılı belge) maddeler, hatta uyarılar konulur. Böylece o malı-mülkü gelecekte kullanacak olanların kötüye kullanmalarının önüne geçmek için, bir nevi yoldan sapmalarına karşı önlemini alır. Örneğin, Şeyhülislam Karaçelebizade Abdülaziz Efendi’nin Bursa’daki “Mütfi Suyu” vakfiyesinde, ‘çeşmelerin Allah rızası için yapıldığını ve suyunu amacı dışında kullananlara Allah’ın lanet edeceği’ yazılmıştır. Nitekim Fatih Sultan Mehmet’in de Ayasofya vakfiyesinde bu ulu mabedi vakfediliş amacı dışında kullananlara ağır bir dille lanet ettiğini biliyoruz.
(Mustafa Armağan SİVİL TOPLUM DERGİSİ, YIL: 4 SAYI: 15 / TEMMUZ- EYLÜL 2006)
Bugünkü, fakirlere sembolik yardımlarda bulunmanın dışında kapsamlı bir hayır yarışıdır Vakıf olgusu. Adeta o zamanın insanları bir hayır cinnetine tutulmuş gibidirler. Bundan olsa gerektir ki, vakıflar Selçuklu ve Osmanlı Medeniyetinde toplum yaşamının neredeyse birçok alanını kapsamaktadırlar. Eski medeni hukuk hocalarından Esat Arsebük’ün şu satırları vakıfların yerini yetkinlikle bize anlatmaktadır:
‘Vakıflar sayesinde bir adam vakıf bir evde doğar, vakıf beşikte uyur, vakıf mallardan yer ve içer, vakıf kitaplardan okur, vakıf bir okulda hocalık eder, vakıf idaresinden ücretini alır, öldüğü zaman vakıf bir tabuta konur ve vakıf bir mezarlığa gömülürdü’. (Mustafa Armağan, aynı makalesi)
Selçuklu Devletinden örnek verirsek, Gordolevsky isimli Rus tarihçi Doğu Anadolu Tarihini sadece o döneme ait Selçuklu vakıf belgelerini kullanarak yazmıştır. Bugün Anadolu’nun içlerinde gördüğümüz hanları, kervan sarayların, hamamların, hastanelerin, şifahanelerin, medreselerin birçoğu vakıftır…
Neler vakıf edilmekteydi diye sorarsak, karşımıza çıkan cevap hayatı kapsayan her şeydir. Din bilimleri eğitim kurumları birer vakıf olduğu gibi sibyan mektepleri (çocuk okulları), idadiler (liseler), rüşdiyeler (ortaokullar), darülfünun (üniversiteler -saraydaki Enderun Mektebi hariç-) hepsi vakıftır. Sağlık hizmetleri (hastaneler, şifahaneler) birer vakıf olarak hizmet vermiştir. Aynı şekilde su, kanalizasyon gibi belediye hizmetleri de vakıfların kapsama alanına girmiştir. Hatta İstanbul’da halen çalışan ‘Vakıf Menba Suları İşletmesi’, bu eski su vakıflarından bir örnek olarak aramızda yaşamaya devam etmektedir.
Vakıfların Osmanlı’da ve Cumhuriyet döneminde “sosyal bütünleşme”yi sağlayıcı fonksiyonu üzerine bir doktora tezi hazırlamış bulunan Adnan Ertem’e göre Osmanlı’da ‘köprü, yol, sebil, kervansaray, çeşme, kemer, kanal gibi bayındırlık hizmetlerinin yanı sıra kale, istihkâm, gemi, donanma inşası gibi askerî hizmetlerin de tamamı değilse bile bir kısmı’ vakıflar tarafından yapılmıştır.
Bu bilgiler ışığında baktığımızda vakfın Osmanlı insanı açısından taşıdığı değer biraz daha belirginleşmektedir. Geçmişte sadece şehirlerde fakir fukara için icat edilen sadaka taşlarını, dükkânlara giderek veresiye yazdıranların borçlarını sildirenleri (“zimem defterleri” deniliyordu bunlara), sebilleri, kuyuları, aşevlerini hatırlayarak vakfın bu toplumun derin damarlarında gezen eden anlamını daraltmamak gerekir. Bugün Anadolu köylerini gezdiğinizde yol üzerindeki meyve ağaçlarının yolculara vakfedildiğini, yani tarla sahibinin bu ağaçların meyvelerini yoldan geçenlerin yemesi için ayırdığını ve onlardan ne kendisinin yararlandığını, ne de ailesini yararlandırdığını kolayca görürsünüz.
Bunlar adı konmamış, hukukî nitelik kazanmamış vakıflarımızdır. Bunlara ömürlerini bir türbeye, bir aşevine, bir hastaneye, velhasıl topluma yararlı bir işe vakfeden ‘vakıf insanları’ eklediğimizde Osmanlı toplumunun adeta bir “vakıf toplumu” olduğunu söylemek mecburiyetinde kalırız. Evet Osmanlı toplumu bir vakıf toplumu, insanı da bir vakıf insanıdır. Vakıf insanı, bütün yaşamını kendisinin değil insanların faydasına ayırmış, sadece insanlara hizmet için yaşayan insan demektir.
Kısaca, Osmanlı medeniyeti, ekonomisinin yaklaşık yüzde 15-20’sini emanet ettiği vakıfların omuzları üzerinde duran bir “vakıf medeniyeti” olarak anılsa yeridir (Mustafa Armağan, aynı makalesi).
Dinimizin, yardımlaşmayı ve ihtiyacı olanlara destek olmayı dinin temellerinden sayması vakıfların bu derece gelişmesi ve yaygınlaşmasını sağlamıştır.
Cumhuriyetin kuruluşundan sonra da vakıflar etkinliklerini aynı ölçüde sürdürmeye çalışmışlardır. 5 Haziran 1935’te çıkan bir kanunla “Vakıflar Genel Müdürlüğü” kurulmuş, ülkemizdeki vakıfların hepsinin yönetimi, bu Kuruma verilmiştir. Ancak yukarıda da belirttiğimiz gibi vakıf bireysel tercihlerle bağışlanmakta ve yönetimi de tamamen devlet dışı özel kişiler ve heyetlerle sağlanmaktadır.
Nitekim, günümüzde maalesef geçmişte gördüğümüz ölçüde bir vakıflaşma olgusuna rastlamak olanağı yoktur. Ancak son yıllarda, insanımız fakir ve ihtiyaç sahiplerine, şehirlerin ve diğer yerleşim yerlerinin zorunlu ve önemli hizmet alanlarına, bütün insanların faydalarına bağışlar yapmaktadır. Hatta insanlardaki yardım duygusunu geliştirmek, dayanışmanın önemini anlatmak ve insanların gönül zenginliğine ulaşmasına yardımcı olmak amacı ile 1985 yılından beri 3 – 9 Aralık tarihleri arasında “Vakıf Haftası” kutlanmaktadır. Ancak, bu alanda yeni bir algılama ve idrak düzeyine çıkmak gerektiği açıktır. Çünkü vakfedilen –insanların yararına bağışlanan- mülkler ve servetlerin bağışlanması kadar, bağışlanma amacına uygun kullanımı çok daha önemlidir. Bu vakıf olgusunu sağlıklı bir toplumsal sistem haline getirebilmek önemlidir. Yukarıda da Mustafa Armağan’ın belirttiği gibi, vakıf malların ve binaların yanında, toplumuzda yakın zamanlara kadar kullanılan ‘vakıf insan’ kavramı da bulunmaktaydı. Bu kavramın önce bir dönem hafife alınması, sonra da unutulması bu vakıf kültürünü kaybettiğimizi de göstermekte değil midir?
Ama dileyelim ki, şimdiki kuşaklardan itibaren bu güzel vakıf kültürünü sonsuza kadar yaşatalım…Vakıflar haftasını kutlama amacımız da sadece vakıfları öğrenmek değil, vakıfların içinde gizli o zengin anlamları ve kültürü öğrenmek olsun!...
Tarih: 2013-05-14 21:00:00 Kategori: Eğitim-Öğretim
Kitaptan sorunu tarat hemen cevaplansın.
Yorum Yapx